Introduction
Introduction Statistics Contact Development Disclaimer Help
# taz.de -- Yazar Aslı Erdoğan ile söyleşi: „Linç, zamanımızın alamet…
> Hakkında 9 yıl hapis cezası istenen yazar Aslı Erdoğan artık Berlin'de
> yaşıyor. Erdoğan ile Avrupa'daki hayatı, Türkiye'deki davası ve linç
> kültürü hakkında konuştuk.
Bild: Aslı Erdoğan: „Türkiye’de kadınların ciddiye alınmayışı bu r…
Yazar Aslı Erdoğan, 2016 yılında Özgür Gündem gazetesiyle dayanıştığ…
dört buçuk ay cezaevinde kalmıştı. Ocak ayında savcının „terör örg�…
propagandası“ suçlamasıyla hakkında dokuz yıl hapis cezası istediği As…
Erdoğan, 2017 yılından beri Türkiye'den uzakta yaşıyor. Kısa süre önce
Berlin'e yerleşen Erdoğan ile Avrupa'daki hayatı, Türkiye'deki davaları ve
linç kültürü hakkında konuştuk.
taz.gazete: İki yıldan uzun bir süredir Türkiye’den uzaktasınız. Buradan
bakınca Türkiye'yi nasıl görüyorsunuz?
Aslı Erdoğan: Burada yaşadıkça ister istemez Avrupalılaşıyorsunuz. Biraz
duyarsızlaşıp, biraz da ülkede olanlara daha fazla şaşırmaya başladım.
Dehşet duygusu ile baktığım, inanamadığım zamanlar var. Oradayken
hissedilen alışma perdesi kalktı sanırım. Ancak beni en çok umutsuzluğa
sevk eden ve acıtan şey, devletin bireyle olan ve hiçbir dönem değişmeyen
ilişkisi. Devlet hep baskıcı, hep zorbaydı. Ama bu dönemin sorunları diğ…
dönemlerle, 12 Eylül’le dahi karşılaştırılamaz. İktidar değişse bile
Türkiye’de işlerin yoluna gireceğine inanmıyorum. Hukuk sistemi bu kadar
pespayeleşmişse, düzelmesi de on yıllar alır.
Ne kadar zamandır Berlin’de yaşıyorsunuz?
Henüz çok yeni, Ocak ayının ilk haftasından beri. Daha önce
Frankfurt’taydım. Uluslararası Yazarlar Birliği’nin (PEN) bir bursu ile
Berlin’e geldim. Aslında Ekim’de burada olacaktım ama sağlık problemleri
ile uğraştım, ciddi bir operasyon geçirince taşınmam ertelendi. Henüz her
şey yarım. İşlerimi yoluna koyamadım. Henüz Berlin’de yaşamın nasıl
olduğunu pek anlayamadım.
Burada kendinizi güvende hissediyor musunuz?
Elbette hayır. Türk devletinin hedefine konmuş birinin kendini güvende
hissetmesi mümkün değil. „Mucizevi Mandarin“ isimli öykü kitabım Luk
Perceval tarafından Mozart'ın „Saraydan Kız Kaçırma“ operasına uyarla…
Prömiyeri için Cenevre’de bulunduğum süre boyunca zırhlı araçla
dolaştırıldım. Kaldığım otelde, odadan kahvaltıya bile korumayla
indirildim. Frankfurt’ta da koruma altında olduğum belli dönemler oldu. Ama
korku sınırını da çoktan geçtim. Dövmüşler, öldürmüşler umurumda d…
Zaten ağır sağlık sorunlarım var. Ölüm duygusuyla çok barışığım. 22
yaşından beri intiharı arka cebimde taşıyorum. Hayatı sevmeyi ya da onunla
uzlaşmayı hiçbir zaman başaramadım. Ama hayatın kutsallığını biliyoru…
bunlar yüzünden aynı kolaylıkla, o tarafta ya da bu tarafta olabilirim.
Hissettiğim başka türden bir korku. Daha çok “Bana bu yapılıyorsa,
milyonlarca kişiye neler yapılmaz ki?“ hissi.
Ekim ayında verdiğiniz bir röportaj, „Türklere Kürtlerden nefret edilmesi
öğretiliyor“ başlığıyla basıldı. Ardından pek çok tepki ve tehditle
karşılaştınız. Neler yaşadığınızı anlatır mısınız?
İtalya'da La Repubblica gazetesinde yayımlanan röportajdan sonra herhangi
bir tepki gelmedi. Esas problemi bundan bir hafta sonra, aynı röportaj Le
Soir gazetesinde yayımlandıktan sonra yaşadım. Başlık ve arada kalın
puntolarla kullanılan ifadeler bana ait değildi. Ne “Türklere okula başlar
başlamaz Kürtlerden nefret edilmesi öğretiliyor“ dedim, ne de “HDP hari…
CHP de dahil olmak üzere parlamentodaki tüm siyasi güçler 'terörist’tir�…
ifadesini kullandım. Le Soir hemen özür diledi ama Türkiye basını bunu
dikkate almadı. Bana yönelik bir linç kampanyası başlatıldı.
Peki gerçekte ne demiştiniz?
Türkiye’deki eğitim sisteminin şoven ve milliyetçi olduğunu söyledim. �…
de dahil olmak üzere parlamentodaki tüm siyasi güçler, Kürt kurumlarını
terörist gibi nitelendirme eğilimindedirler“ dedim. Çeviri hatası olabili…
Çok fazla takılmıyorum. Zaten çok kısa bir röportajdı. Sonuçta
söylediklerimden değil söylemediklerimden yargılandım. Linç, tam da için…
geçtiğimiz zamanların alamet-i farikası. Tepenin, topluma yansıması.
Faşizan rejimler linç ya da ihbarcılık gibi eğilimleri beslerler. Artık
şiddetin en korkak türü olan linçle karşı karşıyayız. Türkiye bir cin…
haline sürüklendi.
2016 yılında Özgür Gündem gazetesi için yazdığınız yazılar nedeniyle
hakkınızda dokuz yıl hapis cezası isteniyor. Terör örgütü propagandası
suçlaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Savcı, “Ölen PKK’lileri sivil gibi gösterdiğimi“ iddia ediyor. Sur, C…
Nusaybin olaylarında yüzlerce sivillerin öldüğüne dair uluslararası
raporlar var. Bodrumlarda yakılanlar son anlarında Avrupa Parlamentosu'na
(AP) bağlandılar. Yazılarım, insanların ölümüyle ilgiliydi. PKK ile ilg…
tek kelime yazmadım. Ölenlerin hangisi sivil hangisi PKK’li bilmiyorum.
Asıl önemli nokta bu değil. Yargısız infaz bir suçtur. Kim olursa olsun,
insanları diri diri yakamazsınız. Benim insani bir acıdan söz etme hakkım
var. Halbuki uyduruk kıytırık burjuva yasalarının da sınırları içinde
kalmıştım.
Neler vardı o yazılarda?
O dava için dört yazı seçtiler. “Bir Delinin Tarih Okumaları“ ve 12 di…
çevrilen „Artık Sessizlik Bile Senin Değil“ isimli kitabımın içinde b…
„Faşizm Güncesi: Bugün“ yazıları vardı. “Ayların En Zalimi“ ve �…
Bu senin baban“ ise Cizre’deki ağır dönemi anlatıyordu. Özellikle “T…
2: Bu senin baban“ çok ses getirmişti… Ona takacakları belliydi. Oysa bir
edebiyat eseridir benim gözümde. Çünkü orada bir edebiyat tekniği
kullandım. Üç yıl üzerinde çalıştığım bir teknikti. Söz konusu yaz�…
Norveç’te bir gazete yayınladı. Üstelik ben göndermemiştim. “Türkiye…
yurt dışına kötüledi,“ dediler. „Öteki Gündem“ isimli bir diğer y…
alan „Basına yönelik baskılar ayyuka çıktı“ cümlesi de suç sayıld�…
Cezaevinde geçirdiğiniz dört buçuk ayda neler yaşadınız?
Cezaevinde sadece negatif şeyler toplamadım. Çok güzel anılarım da var.
Hatta hayatımda kendimi ilk kez yalnız hissetmediğim bir yer diyebilirim.
Çok derin ve mukayese kabul etmeyecek dostluklarım oldu. Savaşa benziyor
biraz. Romantize ediyorum belki ama duyguların en çıplak haliyle yaşandığ…
anları oluyor cezaevinin. Onur kavramı mesela. “İnsanlık onuru işkenceyi
yenecek“ sloganını binlerce kez duydum. Boş bir slogandı benim için. Ama
cezaevinde bir nokta geliyor, insanın onuru ile yaşamasının ne kadar temel
ve değerli bir şey olduğunu öğrenmek zorunda kalıyorsun. “Hayır bunu k…
etmiyorum“ dediğin bir an çıkıyor. Bu kutsal bir şey.
Türkiye’de devletin hedefine konmuş bir vatan haini, Avrupa’daysa ciddiye
alınan bir yazarsınız… Siz bu çelişkiyi nasıl açıklarsınız?
2005’te Fransız Edebiyat Dergisi Lire’de 21. yüzyılda edebiyat dünyası…
damgasını vuracak 50 isim arasında gösterildim. Almanya'da Erich Maria
Remarque Barış Ödülü dahil olmak üzere sayısız ödülüm var. Hem edebi…
barış ödülleri aldım. Kendi ülkemde aynı edebiyat halkı kin ve isyana
teşvik etmekle suçlanmama yol açtı. Yazılarımda bir edebiyatçının sın…
gücüyle barış köprüsü oluşturmayı denedim. Evrensel bir vicdanın olu�…
katkıda bulunmaya çalıştım. Türkiye’nin gurur duyması gerekmiyor mu? A…
mesele sadece iktidar baskısı da değil. Türkiye kişisel kıskançlıklar,
dedikodular yönünden de zengin bir toplum. Türkiye’de kadınların ciddiye
alınmayışı da bu rejimle başlamadı. Bu sadece sağcılarla ilgili bir mes…
de değildi. Türkiye’de kadınsan ya çok yaşlanacaksın ya da öleceksin.
Görememe, katlanamama, çekememe hali var.
5 Feb 2020
## AUTOREN
Erk Acarer
## TAGS
taz.gazete
Özgürlükler
Kültür
taz.gazete
## ARTIKEL ZUM THEMA
You are viewing proxied material from taz.de. The copyright of proxied material belongs to its original authors. Any comments or complaints in relation to proxied material should be directed to the original authors of the content concerned. Please see the disclaimer for more details.