# taz.de -- Gaye Boralıoğlu: „Türkiye, doğu ile batı arasında bir kara … | |
> Boralıoğlu’nun son romanı Dünyadan Aşağı, Türkiye’deki toplumsal | |
> karmaşanın yarattığı vasatlaşmayı, otorite karşısında yönetemez ve | |
> yönetilemez hale gelmeyi antikahraman Hilmi Aydın üzerinden anlatıyor. | |
Bild: „Dünyadan Aşağı romanında bu dönemin tasavvurunu yapmak, bu döne… | |
“İnsan yaralı bir hayvandır. Ben Hilmi Aydın, pamuksu, beyaz bulutların | |
salındığı gökyüzünün altında, dallarını beni korumak istercesine aş… | |
sarkıtmış olan şu devasa söğüt ağacının dibinde, alnımın ortasında… | |
kurşun deliği ile yatıyorum. Yaralıyım. Bu seferki sahici.“ | |
Bu cümlelerle başlıyor yazar ve senarist Gaye Boralıoğlu’nun son romanı | |
Dünyadan Aşağı. Türk edebiyatında eşine çok rastlanmayan bir antikahram… | |
olarak Hilmi Aydın’ın hikâyesinin şahsi olmadığının farkındayız. Ro… | |
ilgili yazılan eleştirilerin çoğunda altı çizildiği üzere etrafımızda | |
sayısız Hilmi Aydın var! | |
Kendi korkuları ve arzuları dışında hiçbir dertle ilgilenmeyen, cehennem | |
korkusu olmasa tanrıyla da pek işi olmayan bu erkek karakter, Türkiye’nin | |
şimdiki toplumsal karmaşasının yarattığı vasatlaşmanın da özeti. Asl�… | |
Gaye Boralıoğlu’nun zeki ve ustaca hamleleri, ironik dili olmasa okuru | |
kasvete boğacak olan Hilmi Aydın’ın hikâyesi, temel bir dertle uğraşıy… | |
Baba-oğul çatışması. Bu çatışmaya odaklanan Boralıoğlu, bir yönüyle | |
ülkedeki siyasal atmosferin kokusunu geleceğe not ediyor. | |
Aksak Ritim (Der hinkende Rhythmus) Mübarek Kadınlar (Die Frauen von | |
Istanbul) ve Meçhul (Der fall İbrahim) kitapları Almancaya çevrilmiş olan | |
Boralıoğlu’nun son romanı Dünyadan Aşağı da yakında Alman okurla bulu… | |
ve görülecek ki, Hilmi Aydın’ın “ülkesi“ sadece Türkiye değil, vas… | |
hüküm sürdüğü tüm coğrafyalar. Bu iddianın dayanaklarını tartışmak… | |
buluştuğumuz Boralıoğlu’na kulak verelim… | |
Dünyadan Aşağı romanının ana karakteri, antikahraman Hilmi Aydın’ı | |
riyakârlıktan, vicdan azabından, kurnazlıktan, duygusal manipülasyondan | |
alıkoyamayan şey Türkiye’de erkek olmak mı, baba kompleksi mi, | |
başarısızlıkları mı? | |
Bence temel sebep, Hilmi Aydın’ın otorite karşısında vasat bir karakter | |
olması. Yeterince donanımlı ve güçlü olmayınca otorite karşısında eri… | |
bu erimeyi de rasyonalize etme ihtiyacı hissediyor. Hilmi Aydın arada bir | |
karşı hamleler yapsa da otorite karşısında hiçbir zaman net duramayan bir | |
karakter. Bu açıdan çağımızın karakterini temsil ediyor. Gerçeği çok … | |
çarpıtabiliyor, kendisini kolayca aklayabiliyor. Dışarıdan nasıl | |
göründüğüyle değil, aynadan nasıl göründüğüyle ilgilenen bir karakt… | |
Dışarıdan görünmekle aynadan görünmek arasındaki fark ne? | |
Yaptıklarının toplum tarafından nasıl algılanacağını umursamıyor. Ç�… | |
etrafındaki insanların da epeyce bir kısmının kendisi gibi olduğunu | |
biliyor. Dolayısıyla eğer kendisine bakıyorsa, toplumun gözünden değil, | |
aynadaki yansıması üzerinden bakıyor. Bu açıdan bencil bir karakter. | |
Normalde hatalar yapsak da onu toplumsallık içinde meşrulaştırma veya izah | |
etme derdine gireriz. Oysa Hilmi Aydın’ın yaşadığı ortamda, bu çabayı | |
gerektirecek bir toplumsallık da yok. Ayrıca bu Türkiye’ye özgü bir ortam | |
olmaktan çıkıp dünyaya, çağa özgü bir hale dönüştü. Vanity Fair gib… | |
dergi Oprah Winfrey’i üç kolluymuş gibi kapağında basabiliyor ve bu | |
olabiliyor! Bu mikro düzeyli bir skandalsa, Trump’ın ABD başkanlığına | |
seçilmesi de bunun makro düzeydeki versiyonu. Rasyonalize etme, açıklama | |
çabalarının da muteber olmaktan çıktığı bir dünya haline geliyoruz. Hi… | |
Aydın da bu dünya halinin bir karakteri aslında. | |
Fakat Hilmi Aydın, aldattığı karısı Nihan tarafından evden atılsa da, | |
çoğunlukla tolere ediliyor. Nihan’ı Hilmi’yi tolere etmekten vazgeçirme… | |
şey ne? | |
Bunu açıklarsam romanın temel olaylarından birini de açık etmiş olacağ�… | |
ama şunu söyleyebilirim: Nihan açısından vicdani bir mesele var. | |
Kadınların, uzun süre birlikte yaşadıkları erkekler karşısındaki | |
çaresizliği zaman zaman vicdan sorgulamalarına da neden oluyor. | |
Karşındakinin hayasızlığından kendini de sorumlu hissetmek diye bir his | |
var. | |
Romanla ilgili özellikle kadın eleştirmenler, Hilmi Aydın gibi erkekleri | |
etraflarında çok sık gördüklerinin altını çiziyor… | |
Doğrusu çok sayıda erkekten de “Hilmi Aydın bana çok benziyor“ cümles… | |
duydum (Gülüyor). Aslında benim istediğim şey bir kahraman yaratmak değil, | |
toplumsal vaziyeti anlatmaktı. O yüzden okurların Hilmi Aydın’ı “tanı… | |
bulması şaşırtıcı değil. | |
Hilmi Aydın’ın hikâyesi, Türkiye’deki toplumsal vaziyetin hangi veçhes… | |
tekabül ediyor? | |
Bilgisel, ahlaki ve hatta sanatsal vasatlaşmaya tekabül ediyor aslında. | |
İletişim araçlarının her şeyi görünür kılması ve her şeyin, herkesin | |
gözleri önünde cereyan etmesi vasatlaşmayı da beraberinde getiriyor. | |
İnsanlar bir ahlaksızlık yaptıklarında özür dileme ihtiyacı hissetmiyor. | |
Aksine, “bunu yaptım ve daha da kötüsünü yapacağım“ diyebiliyorlar. … | |
ve vasatlık hiç olmadığı kadar görünür, gösterilir hale geldi. İnsanl… | |
karanlık çağlar gördü ama sanırım ütopyaların yazılamadığı, karanl… | |
sonunun kestirilemediği bu dönem, dünya tarihinde yeni bir süreç. | |
Buna “kaygı çağı“ diyenler de var. Hilmi Aydın da, romandaki kadın | |
karakterlerden farklı olarak sürekli bir kaygı halini yaşıyor… | |
Kadınlar bulundukları çerçeveyi iyileştirmeye, güzelleştirmeye odaklıyk… | |
erkekler genişletmeye odaklı varlıklar. Fakat neyi nereye genişleteceğini | |
bilemiyorsan ve tabii ki tembelsen, bu başlı başına bir kaygı sebebidir. | |
Eğer esas derdin bu dünyayı güzelleştirmek değil de cehennem korkusuysa, … | |
romanın ana motiflerinden biri de cehennemdir, o zaman kaygı derinleşir. | |
Sence Türkiye cehennemi mi, cehennem korkusunun yarattığı kaygıyı mı | |
yaşıyor? | |
Dünya çok sayıda cehennemi gördüğü için Türkiye’nin şu anki haline … | |
demek haksızlık olur. Türkiye’nin doğu ile batı arasındaki köprü oldu… | |
klişesi var. Bence Türkiye doğu ile batı arasında bir kara deliktir. | |
Türkiye tanımlanamaz, öngörülemez, belirsiz, patlamaya hazır olduğu için | |
tedirgin edici ama hiç patlamayabileceği için sonsuz tedirgin edici bir | |
süreci yaşıyor. Bence esas trajedimiz, bu süreci net olarak tanımlayamamak. | |
Eğer bu dönemi tanımlayabilsek, ülkeyi öngörülebilir hale getirebilir, | |
çareler üretebiliriz. | |
Çare nedir? | |
Bir siyasetçi gibi konuşmak istemiyorum ama bu romanı yazarken Türkiye, | |
tarihinin en karanlık dönemlerinden birini geçirdi. Bombalar patlıyor, | |
sokaklarda cesetler sürükleniyor, savaşlar oluyordu ve ben Hilmi Aydın | |
adını verdiğim eşek herifle uğraşıyordum! Bunu yaparken de bazen çok a�… | |
vicdan azapları yaşadım. | |
Bu dönemde böyle bir roman yazıyor olmaktan mı? | |
Hayır, bunu yazıyor olmaktan değil, bu dönemde yazıyor olmaktan dolayı | |
vicdan azabı yaşıyordum. Adorno’nun “Auschwitz’ten sonra şiir yazmak | |
barbarlıktır“ sözünü defalarca düşündüm. Onca katliamlar, sürüklen… | |
cesetler, havada uçuşan kollar, bacaklar varken bırakın yazmayı, neyin | |
herhangi bir anlamı olabilir ki! | |
Ama sonuçta bu romanı yazdın… | |
Çünkü hayatta kalacak olan esas şey edebiyattır. Dolayısıyla bu dönemi … | |
yerinden tarif edebiliyor, tartışabiliyor olmak önemli geldi bana. Ya | |
kendini edebiyata adayacaksın veya yazmayı bırakacaksın. | |
Roman ve öykülerinde genelde erkek karakterlerin mi izini sürüyorsun? | |
Tam tersine. Hatta son romanı okuyanlar, “genelde zeki ve çareler üreten | |
kadın karakterler yaratırken Hilmi Aydın’ı yazmak zor olmadı mı“ diye | |
soranlar oldu. Açıkçası Mübarek Kadınlar’ı yazarken de kadın öyküle… | |
yazayım diye düşünmemiştim. Bana göre edebiyatın cinsiyeti yoktur. Beni | |
cinslerden çok dertler ilgilendiriyor. Fakat dönüp dolaşıp hep aynı | |
dertlerle uğraşmanın da bir sınırı var. Ayrıca son romanda bu çağın, … | |
dönemin tasavvurunu yapmak, bu dönemle yüzleşmek benim için önemliydi. | |
Vasatlaşmanın, karakter ezikliğinin getirdiği yan yollara sapma halinin, | |
otorite karşısında yönetemez ve yönetilemez hale gelmenin de bir erkek | |
karakter üzerinden anlatılması gerektiğini düşündüm. Çünkü şu an ac… | |
çektiğimiz şey de böylesi karakterler. | |
Memlekette bir karakter aşınması olduğunu düşünüyor musun? | |
Bir değil, çok karakter aşınması var! (Gülüyor). Vicdan, iyilik, merhamet | |
gibi kelimeleri birileri ifade edince hatırlayabiliyoruz artık. Etik | |
anlamda değerler, birlikte yaşamamızı sağlayacak kavramlar azalıyor. | |
Epeydir bu kavramlar üzerinden yeni bir dil üretilemiyor. Otoritenin, hakim | |
ideolojinin ve onu besleyen vasatlaşmanın dili çağın dili haline geliyor. | |
Romanda, Hilmi Aydın karakterini yaratan otoritenin eleştirisini yeteri | |
kadar yaptığını düşünüyor musun? | |
Otoritenin eleştirisi bizzat Hilmi Aydın karakteri zaten! Baba, hayatımızda | |
var olan ilk otoritedir. Babayla baş edebiliyorsak kendi başımıza ayakta | |
durup sözümüzü söyleyebiliyoruz. Hilmi Aydın, özellikle bu topraklardaki | |
çoğu insan gibi bununla baş edememiş bir karakter. | |
İlk karşılaştığımız otorite, neden sütüne, memesine muhtaç olduğumu… | |
olmuyor? | |
Çünkü annenin amacı alanını genişletmek, üzerinde otorite kurmak değil… | |
olan alanda iyi bir dünya kurmak ve çocuğu hayatta tutmak. Baba içinse her | |
çocuk, kendi alanını sınırlandırabilecek bir tehdittir. Bu, baş edilmesi, | |
mücadele edilmesi gereken bir ruh hali. Otorite karşısında boyun eğmenin | |
sonu yok. Ancak bir isyan ve direnç dönüştürücü olabilir. Otorite | |
karşısında yan yollara girersen kaybolursun. O yüzden Hilmi Aydın gibi bir | |
karakterden kahraman yaratma saçmalığına hiç girmedim. Tabii Hilmi Aydın�… | |
vardığı nokta insanlarda başka arayışlara yol açabilir. | |
Yemekleri ve yemek tariflerini romanın ana unsurlarından biri olarak | |
kullanmanın sebebi neydi? | |
Çünkü aynı zamanda kültürel dönüşümü de anlatmak istiyordum ve bir | |
tarihselliği olduğu için yemek benim için uygun malzemeydi. Türkiye’nin | |
nadir zenginliklerinden biridir yemek kültürü. Bu kültürü yazmak, anlatmak | |
çok zevkli. Dille kokuyu duyurmak, yazıyla tadı hissettirmek edebi anlamda | |
gücümü sınayabileceğim bir alandı. | |
Türkiye’de edebiyatçılar, yoğun baskılar altındayken yaşadığımız �… | |
hakkıyla eserlerine yansıtabiliyorlar mı? | |
Baskılar edebiyatçıları da çok etkiliyor ama bunun tespitini yapmak çok | |
zor. Çünkü sansürden ziyade ciddi bir otosansür işliyor. Dolayısıyla ne… | |
yazılmadığını tespit edemiyorsunuz. Bazı şeyleri bazı şekilde anlatmay… | |
tahayyül bile edemeyecek duruma geldiysek, geleceğe ilişkin ciddi bir | |
tehlike vardır. | |
Romanın Almancaya da çevrilecek mi? | |
Evet, çevrilecek. Almancaya çevrilen diğer kitaplarıma gelen tepkilerden de | |
biliyorum ki, Alman okur gerçekten anlamak, bakmak, görmek istiyor. | |
Gittiğim festivallerde, rezidanslarda okurlarla, yazar arkadaşlarımla | |
görüşürken, dertlerimizin çok da farklı olmadığını görüyorum. Zaten… | |
roman, Almanya’yı da içine alan çok geniş bir coğrafyanın meselelerini | |
işliyor. | |
11 Apr 2018 | |
## AUTOREN | |
İrfan Aktan | |
## TAGS | |
taz.gazete | |
Kültür | |
## ARTIKEL ZUM THEMA |