Introduction
Introduction Statistics Contact Development Disclaimer Help
# taz.de -- Adliye muhabirliği: Gazeteci davalarını haberleştirmek
> Hakkında gizlilik kararı olmayan, kamuya açık bir davayı izleyeceğiz,
> haberleştireceğiz. Salona girip bir haber yapmak kadar kolay değil mi?
> Değil.
Bild: „Salon küçük“, „röportaj yapmak yasak“.
Bu yazı siyasi ya da ekonomik bir iktidarın bir haberi nasıl engellediğine
ilişkin bir yazı değil. Bu faşizmin, hak ihlalinin nasıl “sıradanlaşt�…
ilişkin bir yazı.
15 Temmuz darbe girişiminin “medya ayağı“ ayağı oldukları gerekçesiy…
Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın ağırlaştırılmış müebbet…
yargılandıkları davanın ilk beş duruşması aralıksız bir hafta sürdü.…
Haziran'da başlayan duruşmaların üçüne girdim. Diğer ikisine gitmeme
sebeplerim arasında haber alma ve haber verme uğruna verilen “kapı önü
kavgaları“ndan yılmış olmam.
“Salon küçük “ ve “oturacak yer yok“ bahanesiyle basın mensupların…
mahkeme salonlarına alınmaması ilk değil. Ayrıca tabii ki sadece basın
değil, izleyiciler, uluslararası gözlemciler ve hatta sanık yakınları da …
“uygulama“dan nasibini alıyor.
Ama mevzu haber alma ve haber vermenin engellenmesinden çok
“siyasallaşması.“ Eskiden beri, Anadolu Ajansı'nın İhlas Haber Ajansı…
ve hatta Doğan Haber Ajansı'nın girebildiği davalar biz “muhalif“ ya da
“alternatif“ medya çalışanları için erişilebilir değil.
## Haber yapmak o kadar kolay değil
Bu yazıyı yazarken, 2011'de Oda TV davasının ilk duruşmasında “salon k�…
bahanesiyle çıkan arbedeyi hatırladım. O arbede aklıma her geldiğinde hala
güvenlikçiden yediğim tekme yeri sızlıyor.
Altan kardeşlerin ve Ilıcak'ın duruşması da aynı öyle bir gündü. Sabah…
10.00'dan beri bir grup gazeteci olarak İstanbul'daki Çağlayan
Adliyesi'ndeyiz. Hakkında gizlilik kararı olmayan, kamuya açık bir davayı
izleyeceğiz, haberleştireceğiz. Salona girip bir haber yapmak kadar kolay
değil mi? Değil.
Öncelikle adliyeye sık yolu düşen insanlar olarak “alıştığımız“ b…
denk geliyoruz. Davayı kalabalık bir kitle izlemek istiyor. Aralarında çok
sayıda uluslararası hak örgütü temsilcileri var. Çoğu Türkçe bilmiyor,…
nedenle çevirmenleriyle adliyeye gelmişler.
Bir bakışta dışarıda kalacağımızı anlıyoruz. Çünkü daha önce kald…
“tatlı dili“ deniyoruz. Çeşitli koridorlarda farklı güvenlik görevlil…
“dert anlatmaya“ çalışıyoruz, olmuyor. Sonra dava sahiplerine yani
yargılananların yakınlarına rica ediyoruz: “İzin verirseniz gazeteciler
olarak önce biz geçelim. Aksi halde içeri alınmayacağız, haber
yapılmayacak.“ Belli ki “herkes“ için Türkçe bilmeyen, dolayısıyla
duruşmayı aktif şekilde dinleyemeyecek uluslararası heyetin ve onların
çevirmenlerinin duruşmaya girmesi, gazetecilerin haber yapmasından daha
önemli.
## Salona kimin girebileceği güvenliğin elinde
Bunu, çevirmenlerden birinin “Senin mesleğin benimkinden daha önemli deği…
demesinden anlıyorum. Kendisi eski bir gazeteciymiş, Sarı Basın Kartlı
olanlardan. Ona mevzunun “benim mesleğim“ olmadığını “biz haber yapm…
bu davadan kamunun haberdar olamayacağını“ anlatamıyorum.
Sıra güvenlikçilere geliyor. Ana akım medyayı yahut “tanıdığı“ gaz…
içeri alan güvenlik amiri, bizim gibi “tanıdıklarını“ ise “Koltuk
düzenlemesi bana ait. İstediğimi alırım“ diye karşılıyor. Yani „yeni
Türkiye“nin bir güvenlik amiri açık yargılama ilkesine kolaylıkla meydan
okuyabiliyor. Hem de Savcılıktan gelen “görünmez“ talimatla! Başka bir
güvenlik görevlisi kendisine tepki gösteren bir muhabiri duruşma salonunda
“iteleyebiliyor“. Bir dakika bu eski Türkiye'nin de uygulaması olabilir. …
de olsa devlette devamlılık esastır.
## Hak talep edeni yalnız bıraktığında
Altı yıllık duruşma deneyimime dayanarak söylüyorum: Bu davalara ancak
itiraz ederek, bağırıp çağırarak, inatla, geri adım atmadan talep ederek
girilebiliyor.
Peki bu şekilde barikatları aştığınızda ne oluyor? İçeri girebilmiş o…
gazeteci, sanık yakını ya da sivil toplum temsilcisi “Siz kavga ettiğiniz
için bizi bile içeri almayabilirler“ diyor.
Bakın, işte can acıtan budur. Bir gazeteciyi, haber yapmak adına ağlatan
budur. Hayatında bir gün adliyeye gelmiş bir kişinin, kendi “alanını“
korumak adına tüm haber alma hakkını çöpe atmasıdır.
Bunun sonucu ise yine elinde “minik“ iktidarlarını tutanlara yarıyor. Bu
kavgadan bir iki saat sonra gazeteci iteleyen o “güvenlik görevlisi“ bu
sefer tümüyle serbest ve hak olan adliye koridorunda (duruşma salonu değil)
röportaj yapmayı “yasaklıyor“, yine o “Savcılıktan aldığı görün…
ile.“
Her şeye rağmen biz yine kaldığımız yerden, Altan kardeşler ve Ilıcak'�…
Eylül'deki altıncı duruşmasında, barikatları aşmak için adliye salonu
kapısının hemen önünde bekliyor olacağız.
*Bu yazı ilk olarak 19.06.2017 tarihinde [1][bianet.org]'da yayınlanmıştır.
29 Jun 2017
## LINKS
[1] https://bianet.org/
## AUTOREN
Elif Akgül
## TAGS
Özgürlükler
taz.gazete
taz.gazete
## ARTIKEL ZUM THEMA
You are viewing proxied material from taz.de. The copyright of proxied material belongs to its original authors. Any comments or complaints in relation to proxied material should be directed to the original authors of the content concerned. Please see the disclaimer for more details.