H. B. Paksoy
         TURK TARIHI, TOPLUMLARIN MAYASI, UYGARLIK
            (Izmir: Mazhar Zorlu Holding, 1997)
                Kultur Sanat Yayini.  165 sayfa
                     ISBN 975-96079-0-5

                   Copyright  1993  H. B. Paksoy
              TURK TARIHI, TOPLUMLARIN MAYASI, UYGARLIK
                   kitabinin butun yayin haklari,
    Bern-Isvicre uluslararasi Copyright anlasmalari uyarinca,
                        H. B. Paksoy adina
                      ABD Kongre Kutuphanesi
                  Copyright kutugune kayitlidir.

17    MAYA, T.A.S.

    Asagidaki yazi (Turkiye Rotary Kuluplerinin cikardigi ve
TRde butun Rotaryenlere dagitilan) ROTARY DERGISI'nin Eylul-Ekim
1995 sayisinda basilmistir.  1995-1998 doneminde dort kez daha
---baski, bilgisayar agi sayfalari ve elektronik dergiler
yoluyla---  yeniden yayinlanarak, yaklasik yetmis (70) ulkede
yerlesik yirmibin'in (20,000)  uzerinde okuyucuya ulasmistir.
    Bu dagitimin sonuclarindan biri olarak, bu yazi TR ve ABD de
oturan kisilerce      ---yazinin yazarina duyurulmadan---
olusturulan  "MAYA" adli bir kurulusun ortaya cikmasina neden
olmustur.  Adi gecen MAYA kurulusu da 1996 yilinda Dayton,
Ohio'da; 1997 yilinda da Detroit, Michigan'da MAYA baslik ve
konulu toplantilari duzenlemistir.   MAYA kurulusu, bu
toplantilarda bildiri verecek kisilerin bildiri basliklarini
iceren toplanti genel duyurularini bilgisayar aglari ile de
toplum'a sunmustur.
    Elinizdeki bu cogaltim, 1998 yilinin Mayis ayinda, TAACO
ortakligi ile Ohio da yerlesik toplum uyelerine sunulmaktadir.


                    MAYA, T. A. S.

    Bir toplum'un "maya"si ne gibi etken atilimlarla
korunabilir?  Neden korunmalidir?  Ne gibi yontemlerle
"maya"nin yozlasmasinin, kaybolmasinin onune
gecilebilir?  Bu tur ugraslarin giderlerini kim
ustlenir?
    Ingiltere'de, "ciftci ogle yemegi" (ploughman's
lunch) adi ile bilinen ve sevilerek yenilen bir "cikin"
vardir.  Genellikle, sarilmis bir tereyag topagi,
kutulanmis peynir, ekmek, yil'in icinde bulunulan
gunlerinde yetisen meyva'dan ve bir de icecekten olusur.
Bu yemek, orta caglarda Ingiliz ciftliklerinde
calisanlarca yenir idi.  18ci yuzyilda Ingiltere'de
baslayan Sanayi Devrimi sonrasi, bireyler is bulmak icin
koyleden kentlere akin etmeye basladiginda, unutulur
oldu.  Yirminci yuzyil'in baslarinda, peynir, tereyag,
icecek vb ureticileri, birlikte calisarak, bu ogle
yemegini gunun kosullarina uygun bir bicimde yeniden
toplum'a sundular.  Boylelikle, hem tarihsel Ingiliz
maya ve geleneginin onemli bir bolum'unun korunmasini
sagladilar; hem de, Ingiliz ureticileri, isveren
niteliklerini surdurmek yolunda atilimda bulundular.
    Cin adli icki de, Ingiliz kokenlidir.  Cin
yaratilmadan once Ingilizler, Fransa'dan sarap satin
alip icmekte idiler.  Bu durum da, Ingiltere'den
Fransa'ya altin  --gunumuz anlami ile "doviz"--
akmasina, Ingiliz hazinesinin gucunu yitirmesine neden
oldugu gorusunun guc kazanmasina neden oldu.  Bu "doviz
akimi"ni onlemek icin, Birlesik Krallik adalarinda
yetisen bugday'dan uretilen alkol, cin'e oz koku ve
tadini veren otlar, cilekler, vb, gibi bitkileri
kullanan ozel atilimcilar, cin'i yarattilar.  Fransa'ya
gitmekte olan altin nitelikli "sermaye" akisi buyuk
olcude durduruldu.  Bu sure icinde de, Birlesik-Krallik
Imparatorlugu (British Empire) yoneticileri, Hindistan,
Afrika gibi bolgelerde gorev yapmakta idiler.  Birlesik
Krallik Tropik Hastaliklar Uzmanlari, bu gibi
Imparatorluk gorevlilerinin sitma hastaligina
yakalanmadan yasayabilmeleri ve gorevlerini aksatmadan
surdurebilmeleri icin, Imparatorluk gorevlilerinin yeni
olusturulan "kinin" ilacini her gun icmelerini salik
verdi.  Hindistan'da gorevli bir Birlesik-Krallik
Imparatorluk Yoneticisi, "kinin"i, her gece icmekte
oldugu cin icine katti.  Boylelikle, "cin-tonik"
yaratildi.  Yirminci yuzyil ortalarinda ise, Ingilterede
cevrilen ve dunya'nn degisik ulkelerinde cok tutulan --
alp'i 007 olan, "casusluk;" "karsi casusluk;" "ajanlik"
turunde un yapan--  bir dizi film, bu "cin-tonik"
ickisinin dunyaya yayilmasina neden oldu.  Sonucunda,
Birlesik Krallik ekonomisine ek ve olaganustu bir gelir
saglandi.
    Ikinci Dunya Savasi sonrasi, Fransiz giyimevleri ve
sus kokusu ureticileri, buyuk bir tanitma atilimina
gecerek, Fransiz kokenli kaynak kullanarak, Fransiz
ekonomisini canlandirmakta buyuk gorev yaptilar.
Fransa'da da cin satildigi gibi, bu tur Fransiz
urunleri, Birlesik Krallik'ta da buyuk begeni ile surum
yapti.  Adlari gecen her iki ulke'nin Avrupa Birligine
girmelerinden sonra da, bu tutumlari degismedi.
Kazancli cikan, Birlesik Krallik ve Fransiz toplumlari
oldu.  Bu kazanc da, en az uc basamakli idi:  1)  doviz
geliri;  2)  Birlesik Krallik ve Fransiz mayalarinin
dunyada tanitilmasina yardimci olmak;  3) oz ulusal
ekonomilerine gercek katki'da bulunmak.  Birinci
basamakta ele alinan "doviz geliri"nin cogunlugunun
kolaylikla olculebilecegi su goturmez.  Ancak, ikinci
basamaktaki "'maya'nin dunyada tanitilmasi" en az ilk
basamak kadar onemlidir.  Bir uretici, urettigi gerec,
aygit, mal uzerine "kayitli tanitici" koyar.  Amaci,
uretici kurulus'un guvenilir bir kaynak oldugunu
gostermek, alicilarinca unutulmamak, kolay
bulunabilmektir.  Bir toplum'un mayasi da bu
kapsamdadir.
    Belirtilmesi gerekir ki, butun bu atilimlar ozel
kisi ve kuruluslarca ele alinmis ve
gerceklestirilmistir.  Ancak, ekonomilerine ve dolayisi
ile toplumlarina olan yararlari goren Birlesik Kralik ve
Fransiz hukumet yetkilileri, bu tur "doviz kazandirir"
"dis satis" atilimlarini desteklemek icin, Disisleri
Bakanliklarina yetki verdi.  Butun buyukelciliklere ve
konsolosluklara: is yapacak, pazar acacak, oz
ulkelerinden satis yapmak icin gelecek is adamlarina
gercek ve kapsamli destek verecek "ticaret ateseleri"
atandi;  buyukelci ve konsoloslarin da oz ulkelerinin
ekonomilerine "gelir getirecek" islere buyuk agirlik
vermeleri onerildi.  Diger ulkelere donuk dis
politikalari da, bu gibi ticari iliskilerin "iyi" olup
olmadigi sorusu uzerine de oturtuldu.
    Bu gibi orneklerin cogaltilabilecegini belirterek,
uzatmadan, bir soru taslagini ele alalim:  Gunumuzde TC
kokenli uretim ve satis kuruluslari, Turk mayasini
dunyaya tanitmak icin ne yapmaktadirlar?  Bu gibi
tanitimlara girismekle elde edebilecekleri ek gelirler
ne olabilir?  Bu gibi tanitimlara girebilmek icin ne
gibi bilgisel ve uygulama kaynaklarina gerek
duyacaklardir?   Bu kaynaklar nereden bulunacaktir?  Bu
gibi atilimlarin yapilmasinin onemi uzerinde kimler
durmaktadir?
    Amac, "maya" yi "satmak" degildir.  Maya'yi bir kez
satin alan, o maya yolu ile uretilebilecek maddeyi oz
bunyesinde yapip kullanabilecektir.  Onemli olan, "maya"
yi elden cikarmadan, o maya ile uretilecek maddeleri
pazarlayabilmektir.  Boylelikle, "maya"nin kokeni elde
tutulabilecegi gibi, o "maya"nin yordami ile
uretilebilecek maddeler surekli gelir saglayabilecektir.

    "Maya" yalnizca hamur, yogurt, peynir, bira, vb
"maya"si degildir.  Universite arastirmacilarinin
urettigi yeni buluslar, yontemler de "maya" dir.  Bir
uretici, urettigi mal'in oz yeteneklerini yukseltmek ve
ayni zamanda giderini dusurmek icin yeni yontemler
aramak zorundadir.  Ureticiler ve ulkeler arasindaki
sonsuz yarisma, bu tur arastirmalari kacinilmaz duruma
getirmistir.  Yasam'i surdurebilmek, uretiminin duzeyini
yuksek giderlerini de dusuk tutmaya baglidir.  Bu
sonuclari gerceklestirmek icin, bir uretici oz kurulus'u
disinda uzman ve arastirmacilar arayip bulabilir; bu tur
kisi ve kisilerden olusan kuruluslarla isbirligi
yapabilir.  Ancak, bu tur danisman ve kuruluslarda
arayacaklari nitelikler arasinda "maya" sorusunun da
sorulmasi, incelenip arastirilmasi gereklidir.
    Her is ve atilim, "devlet baba" dan beklenemez.
Ozel kisi ve kuruluslarin da, geleceklerini oz ellerine
almalari gereklidir.  Gelecegine bilincli yaklasim ile
bakip yordam aramayanlar, bu gelecege ulasmaktan da
uzaklasmis olurlar.  Omer Seyfettin, "Pembe Inci'li
Kaftan" yazisinda, oz varligini kullanarak ulusu icin
calisan, varligini yitiren bir kisinin basindan
gecenleri anlatir.  (Seyfettin bu yazi'yi Birinci Dunya
Savasi cercevesinde yazmistir).  Ancak, kisiler
yasamakla da yukumludur.  Gerektiginde, kisiler
Seyfettin'in yazasinda ele alindigi gibi, varliklarini
toplumlari icin kullanmak ve sikinti'ya girmekle de
yukumludurler.  Buna karsilik, bir toplum'un
yasayabilmesi ve dunya icindeki yerini koruyabilmesi
icin, toplum'un bireylerinin de yasamlarini surdurmekte,
teker-teker saglikli ve varlikli olmalari gerekir.
Bireyler de biraraya gelip, birlikte yordamlasarak
calisacak, geleceklerini dusunerek isbirligi
yapacaklardir.  Bu tur ortak amaca ulasmanin en uygun
yollarindan biri de, kurulmus ve yurumekte olan uretici
kurumlarin, kamu ya da ozel olmalarina bakmadan,
isbirligi yapmalaridir.  Bu isbirligi sirasinda da,
"maya" konusu en onde yer alan bir niteliktedir.  Bu tur
isbirliginin en onemli orneklerinden biri de
Japonya'dir.
    "Ilerleme" nin, en once, atilim yapan kisilerin
yaptiklarina dayali oldugu hicbir gun unutulmamalidir.
Kisiler, mutlu olmak icin calisirlar.  Kisilerin bu
"arayislari," toplum'un ilerlemesine, yasam duzeyinin
toplu olarak yukselmesine neden olur.  Bu arada, eger
kisiler, ve kisilerden olusan toplum, "maya" sini
unutacak ya da bu "maya" ya onem vermeyecek olursa,
toplum "kisilik degistirebilecek"  kimligini yitirip
yozlasabilecektir.  Dolayisi ile, "mutluluk aramakta"
olan kisiler, toplumlarinin cikarlarini da goz onunde
tutmak durumundadirlar.  Toplum ortadan kalkacak olursa,
kisiler de "su'dan cikmis baligin" basina gelenleri cok
iyi anlayacaklardir.  Ornegin, "maya"si bozuldugu icin,
peynir tadi olmayan bir peynir'in "peynir" olarak begeni
kazanmayacagini dusunmek yeterlidir.  Bu tur, "'maya'si
bozuk" peynir'i satis'a suren ureticinin gelecegi ne
olabilir?  Toplum'un isteklerine kulak veren diger bir
peynir uretici, begeni kazanan bir peynir satisina
basladiginda, ilk peynir ureticinin yasaminin son
bulmasi anlamina gelir.  Bu ornegi, bir ulke icindeki
kuruluslara --ve toplum'a--  uluslararasi duzen icinde
toplu olarak uzatmak uygundur.  Eger, bu ornekte adi
gecen ilk peynir uretici, kullandigi "maya" yi
arilastirmis ve bozulmasini onleyerek kullanmis olsa
idi, sonuc daha degisik olur mu idi?
    Soz konusu, yalnizca peynir ureticinin kapanmasi,
peynir tuketicinin sevdigi bir yiyeceginden olmasi
degildir.  Peynir uretim ev'inde calisan isciler;
peynir'in yapildigi sut'u veren koyun ve inekleri
yetistirenler; bu buyukbas hayvanlarin yemlerini ureten
kuruluslar; yem uretici kuruluslarda calisan isciler,
vb. de yasam gelirlerinin ortadan kalktigini
goreceklerdir.
    Bu noktada, ornek alinan ilk peynir uretici,
universiteler icinde gorev yapmakta olan bir
arastirmaci'dan, karsiligini vererek, yordam istemis
olsa idi, ureticinin gelecegi degisik olabilir mi?  Bu
tur "gelir paylasma" ve "cikarlari birlestirme"
yordamlari ile birlikte calisma ortami saglamis olsa
idi, toplum daha kazancli olamaz mi?  Bunun karsisinda,
eger universiteler icinde calismakta olan
arastirmacilar, ureticilerin cagirisini beklemeden, yeni
maya aritma yontemleri gelistirerek ureticilere
urunlerini yenilestirmek, arilastirmak onerilerinde
bulunsalar, bu atilimlar da yararli olmaz mi?
    Bu peynir ureticiler, yerli toplum'un gereklerini
karsiladiktan sonra, uluslararasi pazarlara acilmak
yollari da arayabilirler.  Ek ve dis gelir
saglayabilecekleri gibi, "maya" nin uluslararasi duzeyde
taninmasina, sevilmesine de katkida bulunabilirler.
    Bu tur ornekleri, diger uretim kollari ve dallarina
uzatmak olagandir.  Konu, Omer Seyfettin'in "Diyet"
baslikli yazisinda ele aldigi gibi bir kisinin diger bir
kisi'ye "omur boyu borclu kalmasi" degildir.  Bu
atilimlar karsilikli yararli oldugu gibi, toplum da
kazancli cikacaktir.  Universite bunyelerinde calismakta
olan arastirmacilar, yalniz kapsamlar ardinda kuramsal
olarak kosarlar ise, toplum'a yararlari ne denli
kalacaktir?  Bir yerde, yeni kuram ve kapsamlari
"pazar'a aktarmak" gereklidir.  Arastirmacilarin
gelistirdigi yontemleri, gene arastirmacilar "toplum'ca
kullanilir" duzeye getirmekle sorumludurlar.  Ureticiler
de, bu kullanilabilir yontemleri "cogunluk uretimi" yolu
ile toplum'a ve dunya'ya sunacaklardir.
    Cikarlarini iyi bilen ureticiler, arastirmacilarca
kapilarina kadar getirilen onerileri benimseyecektir.
Eger yapilacak onerileri bir uretici benimsemez,
kullanmaz ise, arastirmacilar diger ureticilerle
isbirligine girebilirler.  Bunun ustune, aydin
ureticiler, arastirmacilarin kendilerine gelmesini bile
beklemeden, arastirmacilarla ilk iliskiyi de
kurabilirler.  Arastirmacilar tek kisi olabilecegi gibi,
universite disinda olusturulmus ozel arastirma
kuruluslari da olabilir; diger kuruluslarla isbirligi
yapmak uzere kurulmus olan "ortak uretim topluluklari"
(kooperatifler)  bu tur yaklasimlari ustlenebilirler.
Birlikte calismakta buyuk yararlar olacagi aciktir.
    "Arastirmalar"in yalnizca uretim icin onemli ve
gerekli olmadigi da bu basamakta anlasilmis bulunur.
Bir toplum'un "maya"si, o toplum'un tarihinde, gelenek
ve torelerinde yatar.  Bir toplum'u diger toplumlardan
ayirdeden ozellikleridir.  Bu veriler arastirmacilarca
toplu olarak kayit altina alinmistir, belirlenmistir;
surekli kullanilmaktadir; toplum'un icgudusunde en
ondedir; Dusunce Isverenlerince durmadan, ayrintilari
ile derinden-derine islenir.  Dunya'daki diger
toplumlarla, bu konularda acikca bilgilesilir.
Maya'larin toplami, dunya genel yasam duzeyinin
ilerlemesine ve gelismesine katkida bulunur.
Ayrintilar, "Turk Tarihi, Toplumlarin Mayasi, Uygarlik"
basligi ile Yeni Forum dergisinin Haziran 1992 (Cilt 13,
No. 277) sayisinda verilmistir.   [Ek olarak, bak:
Annals of Japan Association for Middle East Studies
(Tokyo) No. 7, 1992.
    "Maya," adindan da anlasilacagi gibi, bir is'in
basindan onemlidir.  Kisilerin baslangici da cocukluk
olduguna gore, dusuncelerin "mayalanmasi" da cok kucuk
yasta ogrendiklerinden, gorup-yasadiklarindan
etkilenecektir.  Bak: "Insan Inciyi Denizden
Cikarmadikca, O Ister Inci Olsun -- Ister Cakiltasi,
Farketmez," Yeni Forum Eylul 1993  (Cilt 14, No. 292).
[Ek olarak, bak: Rotary Dergisi (Izmir) Aralik, 1993].
    Bilinmeyen bir varlik, kimin yararinadir?  Uretilen
gerec ve urunlerin "satilmasi" gereklidir.  "Satis"
yapmak icin, "satis ve dagitim aglari" kurulmasi
kacinilmazdir.  Bu "satis aglari" da, tuketicilerin
istek ve secimlerine kulak asmak yolu ile: urunlerin
nitelik ve nicelikleri uzerine tuketicilerce ileri
surulen gorusleri, uretici ve arastirmacilara ileterek,
uretici ve arastirmacilara yordam verirler.  Dolayisi
ile, "satis aglari" da "urun uretme yaklasiminin"
bolunmez bir koludur.  Ozellikle, yurt disinda yapilacak
satislar icin cok onemli ve temel acilimlarin basinda
gelir.  Bu gibi "maya tanitim" ve uluslararasi satis
aglari olusturulmasina yordam verecek kisi ve
kuruluslarin varligi ve calismalari da gozden uzak
bulunmuyor.  Ornegin, yillardir calismakta olan
Danismanlik Kuruluslari, calisma konularini genisleterek
yeni konularda da girisimlerde bulunabilirler.
Uluslararasi pazarlarda yeni satis ve dagitim aglarinin
kurulmasindan once de, ilk agizda yapilmasi gerekli
"iliski kurmak" atilimlari vardir.
    Bir dag'in tepesine, bir adimda cikilamayacagi
aciktir.  "Borc, odemekle; yol, yurumekle biter."  Buna
karsilik, maya da, ancak aritilmakla ve surekli olarak
canli tutulmakla yasayacaktir.  Maya'nin elden
cikmamasini, kok salarak gelismesini saglayacak tek
yontem, maya'nin en genis duzeyde yayilmasini ve
sevilmesini saglamakla elde edilebilir.  19cu yuzyilda
yapildigi gibi, yalnizca "ilan vererek" alici aramak,
kaynaklari cop yiginina atmaktan ileri gidemez.  Satis
yapmak, maya tanitmakla esit bir duruma gelmistir.
"Alici aramak" yontemleri de, ozellikle Ikinci Dunya
Savasi sonrasi, kokunden degismis, gelismis bulunuyor.
Yeni yontemler, cok ince uygulamalarla: "alicilarin"
kimlikleri, adlari, oturduklari yerler, egitim
duzeylerinin nitelik ve nicelikleri, gelirlerini bilmek
gibi ayrintilara kadar iniyor.  Bu gibi uygulamalarla,
alicilarin "dusuncelerini okumak," alici kisilerle
dogrudan baglanti kurmak yolu ile "alicilarin
"isteklerini yerine getirmek" ve bu alicilara "yeni
dusunceler 'salik vermek'" de gunumuz ve gelecekteki
satis ve maya tanitim yontemlerinin temellerini
olusturuyor.
    Mayalarini korumaktan ve kullanmaktan kacinanlar,
mayalarindan yeterince yararlanmayan (ya da
yararlanamayanlar) gunun kosullarina ayak uyduramayacak;
dunyanin gidisine ayak uyduramayanlar da, Omer
Seyfettin'in "Diyet" baslikli yazisinda sozu edildigi
gibi, yalniz buyuk odunler vermekle kalmayacaklar;
bagimsizliklarini da, yasama kaynak ve yeteneklerini de
elden cikaracaklardir.
    Butun maya aritici, denetleyici, kullanici
girisimci ve atilimcilara basarilar diliyoruz.