H. B. Paksoy
TURK TARIHI, TOPLUMLARIN MAYASI, UYGARLIK
(Izmir: Mazhar Zorlu Holding, 1997)
Kultur Sanat Yayini. 165 sayfa
ISBN 975-96079-0-5
Copyright 1993 H. B. Paksoy
TURK TARIHI, TOPLUMLARIN MAYASI, UYGARLIK
kitabinin butun yayin haklari,
Bern-Isvicre uluslararasi Copyright anlasmalari uyarinca,
H. B. Paksoy adina
ABD Kongre Kutuphanesi
Copyright kutugune kayitlidir.
06 KIRIM TATARLARI
"Tatar" sozcugunu, M.S. 732 yilinda dikildigi
belirtilen Kultigin Anitlarinda okuyabiliyoruz.
Genelde eski Turk Anitlarinin buyuk bir bolumu, bugunku
Mogolistan Halk Cumhuriyeti icinde, Sovyetler Birligi
siniri cevresinde bulunuyor. Orhun suyu'na olan
yakinliklari dolayisi ile, bilimsel cevrelerde Orhun
Anitlari olarak da bilinirler. Bu anitlar, 18ci
yuzyildan baslayarak sirasi ile Isvecliler (Ruslara
esir dusup Sibirya'ya surulen, subay Strahlenberg),
Fin'liler (incelemek icin ozel olarak Orhun bolgesine
uc bilimsel kurul gondermislerdir), Ruslar icin calisan
Alman W. Radloff ve Rus bilimadami Yadrintsev
tarafindan degisik zamanlarda birkac kere kesfedilmis,
19cu yuzyil sonlarinda Danimarkali Thomsen tarafindan
ozel alfabesi cozulerek okunmuslardir.
Kasgarli Mahmut tarafindan 1074/1077 yilinda
Araplara Turkce ve Turkleri ogretmek icin yazilmis olan
Divan-i Lugat it-Turk den, Tatarlarin Otuken
cevresinde, Uygurlara komsu oldugunu ogreniyoruz. Bir
bolumu Mogol ordularina 13cu yuzyilda Mogol Cengiz
Han'in zor'u ile katilarak, Cengiz'in torunu Batu
komutasinda Avrupa kapilarina kadar gelen Tatarlar, bu
donemde Asya ve Avrupa kitalarinin esigine
yerlesmislerdir. Bir sure sonra bu yorede Mogollardan
koparak kurulan Altinordu Hanliginin komusma ve yazisma
dili "Tatarca" olmustu.
Eski Yunan ve Roma mitolojisinde "cehennem"
anlaminda kullanilan "Tartarus" sozcugu, Hristiyanlik
dinince de kabul edilmis, "Tatar" sozcugu ile
karistirilmistir. Bilerek veya bilmeyerek, M.S.
1270'lerde bu yanlisligi yayanlarin ilkinin Fransiz din
adami St. Louis oldugu anlasilmaktadir. Avrupa
kaynaklarinda, 14cu yuzyildan baslayarak, Altinordu
Hanligi mensuplarina "Tatar," Tatarlarin
kaynaklandiklari yerlere (Abakan, Altay, Tuva
yorelerini de icine alan ve daha sonralari Turkistan
olarak adlandirilan), Asya'nin orta bolumune, de
"Tartary" adi verilmeye baslanmistir. Bircok Avrupali
harita yapicisi ve Ingiliz yazari Chaucer bu yanlis'i
surdurmuslerdir.
Bu yalnis'in bir sonucu olarak, Osmanlilar disinda
kalan butun Turklere "Tartar" adi verilmeye, Avrupa'nin
esigine 8-13cu yuzyil arasi gelmis diger Turk boy,
oymak ve elleri (Kipcak, Pecenek, Hazar ve digerleri)
de toplu olarak "Tartar" adi ile anilmaya baslanmistir.
Bu arada, Barlas Turklerinden olan Timur'un (o. MS
1405) oz adi "Tamburlane olarak carpitilmis "Tartar"
oldugu ileri surulmus; 16ci yuzyilda yasayan Ingiliz
yazari Christopher Marlowe ve 19cu yuzyilda da Lord
Byron bu yanlislari yaymaya surdurmusler. Gunumuzde de
bu tur yanlis gorusler surup gitmekte, Tatarlarla
tarihi ve gercekten iliskisi olmayan nitelikler (balik
salcasi, dis hastaligi, vb) Tatarlara atfedilmektedir.
Cengiz'in kurdugu Mogol devletinin Bati ucundan
kopan Altinordu Hanliginin baskent'i Saray idi. Idil
ve Yayik sulari arasindaki bozkirlari, Kirim
yarimadasini, Moskova ve Kiev Ruslarini, Karpat
dagilarini ve cevresini icine aliyordu. Ancak,
Altinordu Hanligi 1430 yillarinda, suregelen hanlik
kavgalari, Ruslarin Altinordu Hanligini parcalamak icin
katildigi, ic dogusler yuzunden bagimsizlik gucunu
kaybetmisti. Bir sure Timur'un konugu olmus, Timur
tarafindan korunmus olan Toktamis'in gosterdigi
dusmanlik sonucu, Timur ordusu ile 1490 yillarinda
Semerkant'tan Idil bozkirlarina gelrek Toktamis'i
bozgun'a ugratti. Ancak bu olaydan sonra bir bagimsiz
Kirim hanligindan soz edilmeye baslanabilir.
Altinordu hanligi, en guclu devrinde iliskide
bulundugu butun devletlerde merak, korku ve saygi ile
aniliyordu. Bu korkunun basinda gelen nedenlerden
biri, "Tatar"lar hakkinda Batililarca hicbir sey
bilinmemesi idi. Merhum Prof. Z. V. Togan'in, 15ci
yuzyil tarihcilerinden birine dayanarak yazdigina gore,
"Tatarlarin akil, zeka ve intikalleri,
hareketleri gibi yel hizindadir. Dunyanin
dort bucaginda yer alan olaylari aninda haber
almalarina ragmen, kendi dusunce ve
hareketlerini butun rakip ve komsularindan
mutlak sekilde saklamayi bilirler."
Ancak, Tatarlarin bu duzeyde agzi siki olmalari,
komsulari ile dusunce\alis-verisine girmemeleri,
goruldugu gibi yanlis tanimlanmalarina, kendi
yararlarina zarar vermistir. Tercumansiz konusabilen
Toktamis ile Timur'un arasindaki anlasmazlik da belki
bu nedenlere dayaniyordu.
Cengiz'in ordularindaki oymak ve uruglarin
cogunlugu gibi, Tatarlar da Saman dinine bagli idiler.
Bu arada, Hazar eli Museviligi, Gagauz ve Pecenekler de
Hristiyanligi benimsemislerdi. Kipcak agzinda
konusanlar icin Isa'yan yakarislar kagida gecirilmisti.
Bu agitlardan biri Codex Comanicus icinde gunumuze
kadar gelmis olup, Venedik Devlet Kitapliginda
saklidir. Altinordu ve Tatarlarin Islamiyetle ilk
tanismalarinin Berke'nin (hanligi 1257-1267),
yayilmasinin ise Ozbek'in (hanligi 1313-1340)
yonetiminde yer aldigi soylenir. 14cu yuzyilda bu
yoreye gelen gezginler, Tatarlar arasinda Islamiyeti
kabul edenlerin bulundugunu yaziyorlar. Bununla
birlikte, 15ci yuzyil basina kadar Tatarlarin
cogunlugunun bu yeni din'i kabul etmedikleri
anlasiliyor.
Tatarlarin Islamiyeti kabul etmeleri, politik
yonden durumlarini daha da zor bir duruma sokmustur.
Boylelikle, Ruslarla yalnizca urug, el ve soy ayrimi
yonunden degil ek olarak da inanc yonunden
ayricaliklarin basgostermesi Ruslarla acik doguslerin
guclenmesine neden olmus. Dolayisi ile, Asya'dan gelen
torelerine bagi kalan Tatarlar, soy dil ve din gibi
temel degerleri paylastiklari Osmanlilara yaklasmaya
basladilar.
Moskova, Altinordu hanligina 240 yil sure ile
vergi ve harac verdi. Bu vergile 1480lerde son buldu.
Tatarlarin kendi aralarinda cekismeye baslamalari
yuzunden, Moskova Ruslari Tatarlarin ic islerinde soz
sahibi olmaya basladilar. Ileri gelen Han uruglarini
birbirleri ile cekismeye, Hanlik kavgalarina iten
Ruslar, Tatarlarin birligini bozmaya calisiyorlardi.
Kazan'in 1552 de Ruslarin eline gecmesinden once, Kirim
hanligi ile Moskova prensligi, Kazan hanini tayin etmek
icin birbirleri ile cekismekteydiler.
Tatarlarin hanlik anlayisi, Cengiz yasalari
cercevesinde idi. Han olacak kisinin Cengiz soyundan
gelmesi gerektigine inaniliyordu. 17ci yuzyil'a
varincaya kadar, Ruslar da buyuk olcude bu Cengiz
yasalarina uynak zorunda idiler. Bu konuda, Prof. O.
Pritsak asagidaki ornegi verir:
"1574 yilinda Korkunc Ivan (carligi
1533-1584), Simeon Bekbulat(ovic)'i
Moskova'da car olarak taht'a cikardi. Kendi
de Moskova'dan ayrildi. Ivan Moskova'ya
geldiginde Car'in bendelerinden biri gibi,
diger silzadelerle birlikte, Taht'tan uzakta
durur. Kimdir bu Bekbulat(ovic)? Hakiki bir
Cengizli olup, son Altinordu Han'inin
soyundandir."
Hem politik yonden, hem de dil, uygarlik ve maya
acisindan Tatarlarin Ruslar uzerindeki etkileri cok
buyuktur. Kazan'in 1552 de Ruslara dusmesinden sonra
bile, Rus asilzadeleri icin Tatrlarla akraba olmak,
Tatar kani tasimak buyuk bir onur ve unme kaynagi idi.
Prof Eward Keenan, "Tatar Turu" edebiyatinin ve yazi
yonteminin 18ci yuzyilda bile Ruslar uzerindeki
etkisini kaydeder. Gunumuz Kazak yazari Oljay
Suleyman(ov), 1975 yilinda Az i Ya adli bir kitap
yayinladi. Kitabin adi "Az i Ya," Oljay Suleymanov'un
yarattigi bir soz oyunudur. Kilise Ruscasindaki
[Staroslavianskii] "Az=Ben"; bugunku Ruscadaki "I=ve";
gene Rusca'da "Ya=Ben. Toplu olarak "Aziya" Asya'nin
Rusca yazilisidir. Boylelikle Oljay Suleymanov Asya'ya
sahip cikmaktadir. Oljay Suleymanov bu kitabinda
(Ruslarca bir suredir Rus icadi gibi gosterilen) "Igor
Destani" nin, daha onceleri bilinen bir Turk destani
kokenlerinden geldigine inandiracak kuvvetli iddialar
da one surmustur. Prof. Halil Inalcik da, 14-17ci
yuzyillar arasinda Rus carlik lakap ve unvanlarinin
Mogol, Tatar ve Osmanlilardan alinip Rusca'ya
cevrildiklerini gostermistir.
KIRIM HANLIGI
Haci Giray'in (1440 yillarinda) hanligi sirasinda
"bagimsiz" bir Kirim'dan soz edilebilir. Osmanli Fatih
Sultan Mehmet (sultanligi 1451-1481) devrinde, 1475
yilinda Kirim hanligi Osmanlilara baglanmistir. 16ci
yuzyil sonlarina kadar Osmanli devleti Kirim'in ic
islerine karismamis; ancak o tarihten sonra Cuma namazi
hutbelerinde Osmanli padisahinin adi opkunmaya
baslanmistir. Buna ragmen, Tatarlar ara-sira kendi
baslarin buyruk hareket etmekteydiler. Son defa 1571
de (Kazan'in 1552 de Ruslarin eline gecmesinden sonra)
Moskova'nin dis mahallelerine baskin yapip,
yakmislardi. 17ci yuzyilda da Kirim hanligi Polonya
ile Ruslara karsi bir anlasma yapmisti. Burada Ruslar
da Cengiz'in varisi olduklarini iddia ederek, Idil
bolgesinde hakimiyet kurmayi basardilar. Bu olay da,
Kirim hanliginin, Cengiz'in Buyuk Hanligini
canlandirma cabalarina kesin olarak son verdi. Bundan
sonra Kirim Hanligi doguda Kafkaslar ve Iran ile,
bati'da da Macaristan ile iliskiler kurma cabalarini
surdurdu.
1773-1774 yillarinda yeralan Osmanli-Rus savasi
sirasinda Rus imparatorlugunu, Alman Anhalt-Zerbst
prensligi hukumdarlik ailesi soyundan gelip orada
dogup-buyuyen (1799 yilinda Moskova'ya gidip IIIcu
Petro ile evlenen) Buyuk Katerina (Cariceligi 1762-
1796) yonetiyordu. Bu savas sonucunda yapilan Kucuk
Kayanarca antlasmasina (1774) Kirim hanliginin Osmanli
devletinden bagimsizligini kazanmasi sartini Katerina
ekletmisti. Daha Osmanli-Rus savasi sirasinda (1773)
Rus imparatorlugu Din Isleri Nazirligina (Sviateishii
Pravitel' stvuiushchii Sinod) verdigi buyruk ile "Butun
Dinlere Musamaha Gosterilmesi" ni ongoren "ferman" i
(ukaz) yayinlatmis ve Ici Petro (carligi 1682-1725)
tarafindan Tatarlara yonelik olarak kurulan
"Hristiyanlastirma Dairesini" (Novokreshchenskaia
Kontora) kapattirmisti. Bu iki adim'in, Rus
imparatorlugunun Kirim topluluguna "ilimli" yonlerini
gostermek, "tarafliklarini kazanmak" ve Kirim'in Rus
imparatorlugunca "Hazmedilmesi" sirasinda ortaya
cikabilecek "ters etki"yi azaltmak icin atilmis oldugu
dusunulebilir.
1777 yilinda Katerina, Osmanli imparatorlugundan
getirilen Yunan ve Slav kokenli toplumlarin Kirim'a
yerlestirilmelerini buyurdu. Alti yil sonra da Kirim
oldugu gibi Rus sinirlari icine alindi. Katerina'ya bu
konularda danismanlik eden Baltik Almanlarindan bir
soylu, eger uygun yontemlerle yonetilirlerse, Kirim
Tatarlarinin Rus imparatorlugunun Orta Asya'da
yayilmasina buyuk olcude yararlari dokunacagini telkin
etmisti. Bu onerilere dayanan Katerina da, Tatar
tuccarlarina ve bu tuccarlarla birlikte yolculuklara
cikan (cer're cikan) hocalarin Orta Asya'da Islamiyeti
yaymalarini ongormustu. Bu isleri kolaylastirmak icin
de Tatar tuccarlarina genis imtiyazlar taninmisti.
19cu yuzyilin ikinci yarisinda, bu tuccar ve hocalar
"gorevlerini tamamlamis" gorulduklerinden, imtiyazlari
kaldirildi ve izinleri iptal edildi. Bu imtiyaz ve
tekeller Rus tuccarlarina aktarildi. Ruslarin gorusune
gore, Islamiyeti kabul edecek olan Orta Asya toplumlari
(ozellikle cok sert vuruskan olarak taninan Kazaklar)
"yumusayacak," Carlik Rusyasinin bu yoreyi Rus
askerleri, Rus koylusu ile isgaline karsi koymayacakti.
Rus imparatorlugu Asya'nin dogusunu askeri guc ile
isgale hazirlanirken, yapilan uzun vadeli hazirliklarin
arasinda yerli toplumlar ile Rus veli ve komutanlari
arasinda dilmaclik gorevi yapabilecek cevirmenler
yetistirmek de vardi. Tatarlar bu "cevirmenlik
okullarina" yazilmaya ozellikle ve israrla
ozendirildiler. Bunun nedenlerinin basinda, Tatarlar
(ve diger Turk boy ve uruglarindan gelenler), Asya'da
yasayan Turk oymaklarinca (benzer gorevle gelen)
Ruslara karsin cok daha iyi karsilanmalari geliyordu.
Ruslarin Sinop'ta Osmanli donanmasini yakmasindan
sonra, "Avrupa guc dengesinin" bozulmasindan cekinen
Ingiliz ve Fransizlarin da Ruslara karsi katildigi
Kirim savasi (1855-1856) sonrasi, Rus imparatorlugu zor
yolu ile Kirim Tararlarini (Ingiliz, Fransiz ve
Osmanlilara yardim verdikleri gerekcesi ile) Kirim
yarimadasindan cikarma calismalarini yogunlastirdi.
Yuzbinlerce Kirim Tatari, Karadeniz'in batisindaki
Dobruca'ya (bugunku Romanya) ve diger Osmanli
topraklarina goc etti. 1912-1913 balkan savasi
sirasinda da buyuk Tatar topluluklari Istanbul bogazini
dogu'ya dogru gecerek degisik sehirlere yerlestiler.
Balkan savasi sonrasi yapilan antlasmalar, bu gocleri
arttirdi ve cabuklastirdi. Buna karsin, gene de buyuk
bir Tatar toplulugu Kirim'da kaldi.
Kirim ve Kazan'da kalan bu Tatarlarin ileri
gelenleri, Ruslar tarafindan yutulmamak ve eritilmemek
icin, 19cu yuzyilda yogun bir "egitim kalkinmasi"
baslattilar. Kayyum Nasiri, Mercani ve Gaspirali
Ismail Bey gibi aydinlar, Tatarlarin oz gecmislerini ve
gelecekte dunyada alacaklari yeri cok iyi ogrenmelerini
yazi ve kitaplariyla salik vermekteydiler. Daha "Rus"
sozcugunun dunya uzerindeki ilk "varliginin"
vakanuvislerce (ornegin M.S. 9cu yuzyilda yazilan
Annales Bertiniani) kaydedilmesinden iki yuzyil once
siyasal bir birlige, tore yasa ve kamusal duzene sahip
Tatarlar, bu cagiriya buyuk olcude uydular. Medrese
egitimini kapsamini Ortacag'dan gunumuz duzeyine
cikarip, gunun icinde yasanan gucluklerine cozum
bulm,ayi kolaylastirici bir egitim cizelgesi ile
saglamlastirmayi ongorduler.
Bu "yenilesmeyi" gerceklestirmeye calisan Tatar
onderleri, ne yaptiklarini ve yapmak istediklerini cok
iyi biliyorlardi. Hemen her biri medrese ogrenimi
gormustu. Ancak, medreselerde ogretilmeyen bilimleri
ya kendi baslarina ya da ek olarak Rus okullarina
giderek ogrenmislerdi. Bu "ek egitim"in guclugu ve
gereksiz uzunluguna bir cozum yolu bulmak istiyor, bu
derslerin medrese ogrenimine eklenmesini uygun
buluyorlardi. "Ezberciligin" egitim olmadigini,
Kuran'in tek ders kitabi olmayacagini gormuslerdi.
Amaclari, medrese egitimi sirasinda ogrencilerin uygun
ve yerinde soru sorma yontemlerini, sorulara alinan
karsiliklari denetleme yeteneklerini (ve bu tur dusunce
alis-verisinde kullanilan yabanci dilleri) ogrenmeleri
idi. Bu tur egitim olmadan, bilinmeden Ruslarin
Tatarlara uyguladigi eritme politikasini
anlayamayacaklarini, onleyemeyecekleri acikti. Bu
yenilesmeyi ongorenlere ve bu yonde calisanlara "Cedid"
adi verildi.
Cedidler, Rus imparatorlugunda yasamakta olan
diger Turk el, boy ve oymaklari ile mayasal ve politik
konularda iliskilere girmeyi, isbirligi yapmayi, bu
birligin basari yolunu acacagina inaniyorlardi.
Cedidlerin bu atilimlari Ruslarca hemen "Pan-Turkizm"
olarak olarak kotulenmeye baslandi. Ancak, Ruslar icin
(Almanlardan gordukleri 'Pan-Cermen' politikasindan
kopya ederek) Balkanlarda "Pan-Slav" politikasi gutmek
mubahti. Ustelik, unutulmamasi gerekir ki, "Pan-
Turkizm" propagandasini (1865 de) ilk olarak Macar Dogu
Bilimleri profesoru Arminius Vambery baslatmisti.
"Asyadaki Buyuk Oyun" (Great Game in Asia) un bir adimi
olan bu "Pan-Turk" (Pan-Turan)izm propagandasi, Ruslari
Ingiliz Hindistanindan uzak tutmak icin Asyali Turkleri
ayaklandirmak amacini guduyordu. Avrupadaki guc
dengesinin degismemesi icin calisan devletler,
Vambery'e maas baglayarak Asyali Turklere (Avrupalilar
hesabina ve bilmeden, Ruslara karsi koymalari icin)
"Pan-Turkizm" ogretmesini istemislerdi. Avrupali
devlet adamlarinin gorusune gore, Asyadaki ayaklanma
ile ugrasmak zorunda kalacak olan Ruslar, Avrupa ici
zorlamalardan dikkatlerini ayirmak durumuna dusecekler,
Avrupa guc dengesi boylelikle korunmus olacakti.
Ruslardan once Cedidlere karsi gelenler
"Kadimiler" idi. Cedidlerin tersine, dogal bilimler,
dunya politikasi, tarih, yabanci dil ve hatta oz
edebiyatlarini bilmeyen bu kadimilerin cogunlugu Kuran-
i Kerim'i "butun dertlere tek deva" ve tek basina tek
basina cozum bulabilecek yetenekte gormekteydiler.
Kadimiler, medrese egitiminin yenilestirilmesine butun
gucleri ile karsi ciktilar, bu yonde vaazlar verdiler.
Ruslar da bu kadimileri Rus imparatorluk memuriyet
kadrolarina (mukafaten) alip maas bagladilar.
Kadimiler tarih ve dunya politikasini bilmediklerinden,
farkina bile varmadan, ozel Rus burokrasisi icinde Rus
emellerine tabi oldular. Bu kadimiler (Tatarlarin
cagdas bilimler ogrenmelerine karsi cikmak yolu ile)
bilerek veya bilmeyerek Ruslara buyuk yardimlarda
bulunuyorlardi.
SOVYET DEVRI
Bolsevik inkilabi sirasinda Kirimdaki Sivastopol
limaninda, denizcilerle Kirim Tatarlirinin partisi
"Milli Firka" uyeleri arasinda (Ocak 1918) kisa ve
kanli carpismalar oldu. Milli Firkanin kurucu,
yonetici ve uyeleri "Cedidcilik" (cagdas egitim, bilim,
maya ve gudumsuz bagimsizlik) yandasi idiler. Bolsevik
guclerinin Tatarlari dagitmasindan sonra (Mayis 1918)
Alman birlikleri Kirim'a yerlesti. Almanlar, bir
Baltik Muslumani olan General Sulkevic'i askeri vali
atadilar. Bu general de, yiyecek maddelerini Kirim'dan
Almanya'ya sevkedince, Kirimdaclik basgosterdi. 1918
sonunda Almanlarin Kirimdan cekilmesinden sonra, once
Milli Firka, ardindan da Komunistler Kirim'i gene ele
gecirdiler. Rus Kizilordusu Nisan 1919 da Kirim'a
yerlesti. Kurulan ilk Bolsevik kurumlaridan biri
"Kirim Muslumanlari Burosu" idi. Ancak, bu buronun
(diger pekcok ornegi oldugu gibi) "dini" islerle hicbir
ilgisi olmayip, yalnizca Tatarlarin Komunist Rejimce
yonetilmesi icin yaratilmisti.
Kizil Ruslara karsi savasan, Car yanlisi Beyaz Rus
generali Denikin'in ordusu ile Kirim'a yanasmasi
uzerine, bu ikinci komunist hukumet Kirim'dan kacti.
Ardindan, Beyaz Ruslarin Kirim'da kurdugu hukumet, 1917
sonrasinda Tatarlar acisindan en kotu olaniydi. Milli
Firka gene yasaklandi; Kizillara yaklasmis gibi
gosterildi ve i�birligi yapmaya zorlandi. 1920 yili
Ekim ayinda da Kizil Ruslar Beyazlari yenerek Kirim'i
gene ele gecirdiler. Kirimda kurulan bu ucuncu
komunist hukumeti, Katerina surecinde Kirimlilarin
elinden alinarak Rus "asilzadelerine" (*cogunlugu,
Alman, Fransiz kokenli) bagislanan Kirim topraklarini
geri aldi. Ancak, Kirimlilara dagitmak yerine, "Sovyet
ciftlikleri" (sovkhozy) olarak komunistlerin eline
verildi. Kirimlilar bui sovyet ciftliklerinde irgat
olarak calismak zorunda birakildilar. Prof. Richard
Pipes bu surec icinde "pek cok uygunsuz olayin yer
aldigini" ve bu islerde en cok kaybi olanlarin Kirimli
Tararlar oldugunu yazar.
Bu arada Tatar Mir Said Sultan Galiyev "Milletler
Komiseri" (Narodnyi Mommissariat Do Delam
Natsional'nostei--Kisaltilmis adiyla: Narkomnats)
atanan Stalin'in yardimciligina getirildi. Adi gecen
"komiserlik," Ruslar disinda kalan "milletler"in
isleri ile "ilgilenmek" uzere 1917 de Lenin tarafindan
kurulmustu. Lenin olup, Stalin Rus Komunist Partisi
Birinci Sekreterligini ele gecirdiginde, bu komiserligi
lagvetti. Cunku, Stalin bu komiserlik yolu ile
Sovyetler Birliginin yarisini el altindan
yonetmekteydi. (Sovyetlerin nufusunun yarisindan
cogunun Rus olmadiginin animsanmasi gerekir). Tatarlar
Komunist Parti uyeligine alinmaya baslandi. 1921 Kasim
ayinda "Kirim Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti"
kuruldu idiyse de, Kirim Tatarlarina bir yarari olmadi.
Veli Ibrahimov adinda bir Tatar Kirim Bakanlar Konseyi
Merkezi Komitesi Baskani olarak, "Milli Firka"
uyelerini turlu gorevlere atayarak "yenilestirmeyi"
canlandirmaya calisti. Prof. Z.V. Togan bu sure ile
ilgili degerli bilgileri kayit altina almistir.
1929 yilinda butun bu tatar komunistleri Ruslarca
"temizlendi." Veli Ibrahimov'un "milliyetcilik"
politikasinin yerini "Sovyetlestirme (Ruslastirma)
aldi. Tatar egitim ve basin onderlerinin yerlerine Rus
ve Ukraynalilar getirildi. Arap harflerinden Latin
harflerine (c.1928) cevrilmis olan alfabe de Rus kiril
alfabesinden bozma, kirma alfabe ile degistirildi
(c.1938) O gun'e kadar basilmis olan Tatar kitap ve
yayinlari "proleter olmayan" ve "sovyet aleyhdari"
olarak damgalandi, yasaklandi. 1930larda Tatar ileri
gelen dusunurleri ya surgun'e gonderilerek, ya da
kursun'a dizilerek "temizlendi." En yuksek Sovyet
basamagindaki Tatar, Mir Sultan Galiev, 1939da
"kayboldu." Bu arada, Ruslara o gun'e kadar buyuk
hizmtlerde bulunan "Kadimiler" de bu "temizlikten"
paylarini aldilar; kursuna dizilmeyenleri Sibiryaya
surulduler. Acik cami veya dini okul kalmadi. Otonom
Cumhuriyet de 1954 yilinda lagvedildi.
Sovyet rejimi, Rus carlik hukumetlerinin
politikasini Marksizm adi altinda yurutmeyi surdurdu.
Butun dini onderler (Kadimi veya Cedid olduklarina
bakmadan) "toplumsal asalak" ilan edildi. Prof.
Alexander Bennigsen'in "Kotuleme Kampanyasi" adini
verdigi bu akim, 1930larda yeni bir gorunus aldi. 1925
yilinda kurulan "Allahsizlar Dernegi" (Bezhbozniki)
Kirim Tatarlari ve diger Turk el, boy ve oymaklarinin
inanclarina satasmaya basladi. Daha once "toplumsal
asalak" olarak damgalanan dini onderler (Cedidler ve
Kadimiler), bu defa "Inkilap Dusmani" ilan edildiler.
Carlik Rustasi surecinden beri calismakta olan "Islam
Isleri Idareleri" (Musulmanskoi Dukhovnoi Upravlenie)
dort tane idi. Ufa, Mohackala, Baku ve Taskent'de
kurulan bu "idare"ler, Sovyet Moskovasinin kollari
olarak gorev yapiyorlardi. Kirim, eskiden oldugu gibi,
Ufa idaresinin "yonetiminde" kaldi. Prof. Alan Fisher,
Ufa; Prof. Audrey Altstadt da Baku "idarelerinin"
calismalari uzerine onemli arastirmalar
yayinlamislardir.
Ikinci Dunya Savasi sirasinda Kirim gene Alman
birliklerince isgal edildi. Sovyet Rus birlikleri geri
gelince, Stalin'in buyrugu ile Kirim Tatarlari hayvan
vogonlarina yuklenerek Orta Asya'ya surulduler.
"Gerekce," daha once de oldugu gibi, "dusman'a yardim"
idi. Bu toplu surgun sirasinda yuzbinlerce Kirimli
Tatarin aclik, soguk ve hastaliktan kirildigi degisik
kaynaklarda vurgulanmaktadir. Daha sonra, Kirimli
Tatarlara vurulan bu "dusmanla isbirligi" damgasi
kaldrldi ise de, Tatarlarin yasam'i degismedi.
1945 yilindan bu yana Kirimli Tatarlar Taskent,
Semerkant ve Timur'un dogum yeri olan Sehrisebz
sehirlerinde ve Sibiryada yasamaktadirlar. Prof. Peter
Reddaway tarafindan derlenen Censored Russia kitabinda
da belirlendigi gibi, yirtlari olan Kirim'a donmek icin
yapilan calismalarda bas' ceken Kirim Tatar onderleri
"Psikolojik Hastahanelerde" deli muamelesi gormektedir.
Avrupa Konseyinde gozlemci bulunduran Kirim
Tatarlarinin bir bolumu Turkiye Cumhuriyetinde ve New
York'ta "Insanlik Haklarini" almak icin ugrasmakta;
Kirim Tatarlari Vakiflari yolu ile Emel ve Crimean
Review gibi dergiler yayinlamaktadirlar. Baslarindan
gecen butun bu olaylarin Tatarlari "�elige su vermek"
yonunde etkiledigi anlasilmaktadir. Gecmis olaylardan
ders alarak, son yillarda ornegi gorulmemis
hareketlerle ugraslarini dunya kamuoyu onunde
surdurmektedirler. Ancak, unutulmamasi gerekir ki,
Rus/Sovyet surecinde yasamakta olan diger Turk el, boy
ve oymak ve uruglarinin Ruslarla olan gecmis ve bugunku
iliskileri Tatarlarinden pek ayrcalikli degildir.
KAYNAKLAR:
T. Allsen, Mongol Imperializm (Berkeley, 1987).
A. Aziz, Tatar Tarihi (Moskova, 1919).
W. Bartold, Turkestan Down to the Mongol Invasion
(London, 1977).
N. A. Baskakov, Russkie Familii Tiurskogo
proiskhozhdeniia (Moscow, 1972).
A. W. Fisher, Crimean Tatars (Stanford, 1978).
N. Golb & O. Pritsak, Khazarian Hebrew Documents of the
Tenth Century (Ithaca, 1982).
Peter Golden, Khazar Studies (Budapest, 1980).
Peter Golden, "Cumanica" Archivum Eurasiae Medii Aevi
IV, 1984.
C. J. Halperin, Russia and the Golden Horde
(Bloomington, 1985).
E. L. Keenan, "The Jarlyk of Ahmed-Xan to Ivan III: A
New Reading" International Journal of Slavic
Linguistics and Poetics Vol. XII, 1967.
E. L. Keenan, "Muscovy and Kazan: Some Introductory
Remarks on the Patterns of Steppe Diplomacy" Slavic
Review Vol. XXVI, No. 4 1967.
Kasgarli Mahmud, Kitab Diwan Lugat at Turk yazilisi
1074?/ 1077. Ilk basimi derleyen Kilisli Rifat (3 cilt)
(Istanbul, 1917-19).
H. B. Paksoy, Alpamysh: Central Asian Identity under
Russian Rule (Hartford: CT, 1989).
H. B. Paksoy, "Chora Batir: A Tatar Admonition to
Future Generations" Studies in Comparative Communism
Autumn/Winter, 1986.
H. B. Paksoy, (derleyen) Central Asian Monuments
(Istanbul: Isis, 1992)
J. Pelenski Russia and Kazan: Conquest and Imperial
Ideology (Hague and Paris, 1974).
R. Pipes, The Formation of the Soviet Union (Harvard,
1954).
O. Pritsak, "Moscow, the Golden Horde, and the Kazan
Khanate from a Polycultural Point of View" Slavic
Review Vol. XXVI, No. 4 1967.
G. Rahim ve G. Aziz, Tatar Edebiyati Tarihi (Kazan,
1925).
P. Reddaway (Yayina Hazirlayan), Uncensored Russia (New
York, 1972).
A. A. Rorlich, The Volga Tatars: A Profile in National
Resilience (Stanford, 1986).
Uli Schamiloglu, "Tribal Politics and Social
Organization" (Doktora Tezi: Columbia University,
1986).
A. Sheehy, Crieman Tatars, Volga Germans and
Meskhetians (London, 1973).
Talat Tekin, A Grammar of Orkhon Turkic (Indiana,
1968).
Z. V. Togan, Turkili Turkistan (Istanbul, 1981).
Z. V. Togan, Umumi Turk Tarihine Giris (Istanbul,
1970).
Turco-Tatar Past, Soviet Present: Studies Presented to
Alexandre Bennigsen (Derleyenler: Ch. Lemercier-
Quelquejay, G. Veinstein, S. E. Wimbush) (Louvain-
Paris, 1986):
H. Inalcik, "Power Relationships between
Russia, the Crimea and the Ottoman Empire as Reflected
in Titulature;"
K. H. Karpat, "The Crimean Emigration of
1856-1862 and the Settlement and Urban Development of
Dobruca;"
E. Lazzerini, "The Revival of Islamic Culture
in pre-revolutionary Russia: or, why a Prosopography of
the Tatar Ulema?;"
J. Martin, "The Tiumen' Khanate's Encounters
with Muscovy, 1481-1505;"
A. A. Rorlich, "The Temptation of the West:
Two Tatar Travellers' Encounter with Europe at the end
of the Nineteenth Century."